Bildiğiniz gibi bu yıl COVID-19 sebebiyle ülkenin en büyük spor organizasyonlarından biri olan Salomon Cappadocia Ultra Trail® koşulamayacak. Fakat 17 Ekim Cumartesi günü yarış parkurunda heyecan verici başka bir proje olacak.
Salomon Türkiye Koşu Takımı’ndan arkadaşımız Mehmet Soytürk, 63 km uzunluğundaki ve 2030 metre yükseklik kazanımlı orta mesafe parkurunda zamana karşı bir meydan okumayı deneyecek. BREAKINGFIVE adındaki projede Mehmet bu parkuru 5 saatin altında koşan ilk kişi olmaya çalışacak. Parkur yarış günündeki gibi işaretlenecek ve yarıştaki istasyonlar her zamanki yerlerinde kurulacak.
2014’den beri koşulan bu parkuru şu ana kadar sadece üç kişi 5:30 altında koşabildi ve parkur rekoru 5:05 ile Almanya’dan Moritz Auf Der Heide’ye ait. Ben de parkuru çeşitli kereler kamplarda, antrenmanlarda ve yarışlarda koşmuş biri olarak Mehmet’e aklımdaki bazı soruları sordum.
Merhaba Mehmet, önce kısaca bize kendinden bahset istersen. Koşmaya ne zaman ve nasıl başladın? Başka sporlar yaptın mı? Daha uzun mesafelere geçmeden önce hangi mesafelerde yarıştın?
Merhabalar. 2007 yılında 17 yaşımda iken askeri okulda oryantiring sporuyla
başladım. 2010 yılında ise kros yarışlarında orta (6 km) ve uzun mesafe (12 km)
yarışları ile atletizme başladım. Pist yarışlarının önemi benim için farklı. Üst
düzey spor yapan, emek veren ve başarılı olan insanları ilk defa pistlerde
gördüm. 2012’de yol yarışlarında 10 km
ve yarı maraton koşmaya başladım. İlk maratonumu 2014 yılında Hollanda’da
koştum ve sonrasında tam anlamıyla mesafe yarışları koşmaya başladım.
Yol yarışlarında hem hızlı ve hem de
tecrübelisin. Belli bir alanda başarılı olup tecrübe kazandıktan sonra başka
bir kulvara geçmek her zaman kolay olmaz. Patika yarışlarına geçişte
zorlandığın şeyler oldu mu? Aradaki farkları nasıl tanımlarsın? Adaptasyon
sürecin nasıl oldu?
Yol veya pist yarışlarından çıkıp patika yarışlarına geçtiğimde en çok durup tekrar koşmaya başlamakta zorluk yaşadım diyebilirim. Sosyal içeriği ve doğası bakımından patika koşuları daha çok seyir zevki veren bir branş. Fakat mesafeyi yol yarışlarında koşarak öğrenen bizler için o seyir zevki çok bir anlam ifade etmiyordu. Benim için yarış başlar ve biterdi. Arada hiçbir şey görüp duymazdım. Yarıştan önce dinlenmek, yarıştan sonra dinlenmek derken spor benim için bir hobiden ziyade iş haline gelmişti. Tamamen yarışçı insanlardan olmuştuk.
Patika koşmaya başlayınca insanlara ve doğaya daha çok adapte olabildim. Stres
seviyem aşağıya indi. Yarışın başlangıç ve bitiş noktasından ibaret olduğunu öğrendim.
Öncesinde ve sonrasında yaşanması gereken bir dünyanın olduğunu fark etmek ultramaraton
ve patika koşularını bana daha çok sevdirdi. Yarış esnasında etrafımdaki
güzellikleri görmek, derin bir nefes alıp "oh be" diyebilmek vazgeçilmezlerim
arasına girdi.
Geçen sene yurt dışında çok başarılı bir
sonuç aldın. Güney Afrika’nın Ultra Trail World Tour yarışı olan Salomon Ultra Trail
Cape Town’da (UTCT) 65 km parkurunda koştun. 3000 metre yükseklik
kazanımı olan bu parkur 2014 yılından beri koşuluyor ve geçen seneye kadar 7
saatin altına inebilen tek kişi 6:45’lik süresi ile Fransız Vincent Veit
olmuştu. Sen 6:38 koşarak parkur rekorunu kırdın. Yarış sonucuna
baktığımızda ikincinin 45-50 dakika önünde geldiğini görüyoruz. Biraz bu
yarıştan bahsedelim. Nasıl başladı, ön grupla mı koştun, liderliği nerede
aldın, ne gibi sorunlar yaşadın? Biraz bize bunlardan bahseder misin?
Yarıştan önce yaklaşık 6 ay gibi uzun bir sakatlık sürecim oldu. Zihinsel
olarak da neredeyse tükenmiştim. Prof. Dr. Sezgin
Sarban’ın teşhis, tedavi ve yönlendirmeleriyle sakatlık sürecim son buldu. Cape
Town öncesi sadece 12 hafta gibi bir süre hazırlık süreci geçirdim. Bazı
şeylerin değerini kaybettiğinizde anlıyorsunuz. Birçok şeye aç durumdaydım,
özellikle de koşuya. Cape Town'a gittiğimizde parkuru inceleme, hatta bir
kısmını koşma fırsatım oldu. Yaptığım analizler sonrası ortalama bir süre tahmininde
bulunabildim (6 saat 30 dk). Olmaması için bir sebep göremiyordum.
Yarıştan bir gün önce, önceki senenin 100 km şampiyonu 65 km parkuruna kayıt oldu. Yarışın başlamasıyla birlikte hedeflediğim tempoda başladım. Fakat ilk 2 km kimse temponun hızlanmasını istemiyordu. Birkaç kez önüme geçip tempoyu yavaşlatmaya çalıştılar. 3. km den sonra yaptığım atakla yarışı başladığım gibi bitirene kadar önde tamamladım. Beni en çok zorlayan bölüm 100 km startının bizden bir saat önce verilmesi yüzünden onları dar patikalarda geçmeye çalışmak oldu. Özellikle de Table Mountain tırmanışının 900 metrelik bölümünde büyük bir yoğunluk oluşmuştu.
UTCT yarışının finişinde. |
Salomon Cappadocia Ultra Trail parkuruna geri dönersek… 2018’de 63 km parkurunda yarıştın. 5:05 ile parkur rekorunu geliştiren Alman Moritz’in arkasında yarışı 5:14 ile tamamladın. Bu da şu ana kadar koşulan en hızlı ikinci süre. İtalyan Stefano Rinaldi de hemen arkanızdan 5:21 ile bitirmişti. Ben de o sene istasyonlarda gönüllüydüm. Biraz hızlı geldiğiniz için istasyonları siz gelmeden kurma konusunda bizi oldukça zorlamıştınız! 2014’den beri koşulan bu parkuru 5:30 altında koşmayı başaran üç kişinin de 2018 yarışında bulunması ilginç bir not. (2017’de uzun parkurda rekor kıran Gediminas Grinius’un 60K splitinin de 5:04 olduğunu hatırlatayım).
Dolayısı ile 2018 yarışına dışarıdan bakınca üçünüz arasında çok sıkı bir mücadele geçtiği
gözüküyor. Geri dönüp baktığında bu yarıştan neler hatırlıyorsun? Birlikte mi
başladınız? Nerede kopmalar oldu?
İlk hatırladığım şey işten çıkıp uçağa yetişmek ve İstanbul aktarmasına olan uçağı kaçırmaktır.
Kayseri’ye sonraki uçuş gece saatlerindeydi ve Kayseri’den transfer problemim
vardı. Ancak sabaha karşı 04’e doğru otele giriş yapabildim. Bir saat dinlendim ve kalkıp göğüs numarasını
almak için başlangıç noktasına gittim.
Doğrusu yarışa başladığımda kendimi aşırı yorgun hissediyordum. İlk 3 km
yarışmacıları denemek için biraz tempolu başladım. 5. km’de artan tempoyla 3 kişi
kalmıştık ki yarışta birçok elit atlet bulunuyordu. İlk istasyona 44 dk gibi
bir sürede girdik. Sonraki istasyona doğru koşarken birbirimizi kabullenmiş ve içimizden birinin hata yapmasını bekliyorduk. İkinci istasyona girerken biraz tecrübesizliğimin
kurbanı oldum. Su ve besin ikmali sırasında yavaş kalınca Moritz avantaj
sağladı. Ardından ben çıktım. Stefano da benim arkamdan. Bu sıralama da
sonrasında hiç değişmedi. İlk 5’e girmenin çok zor olduğu düşünülen bir yarışta
2. sıradaydım. Zihnim bu sıralamayı bir ödül saydı ve giderek bunu kabullendim.
Birinciliğe çıkmak değil, ikinciliği kaybetmemek güdüsüyle koşmaya başladım.
Aslında 2018 yarışında splitlerine
baktığımda son derece dengeli gittiğini görüyorum. Hatta son bölümü Moritz ile
aynı sürede geçmişsiniz ve çok güçlü bitirmişsin. Farkı belirleyen Göreme (35
km) ile Çavuşin (48 km) arasındaki 13 km’lik bölüm olmuş gibi gözüküyor. Senin
gözünden yarışın bu bölümü nasıl geçmişti?
Evet doğru. Biraz fark açılınca ve yarış öncesi yaşadığım sorunlarla birlikte fiziksel güçlükten ziyade zihinsel olarak kendimi zorlayamadım. Göreme- Çavuşin arası yarışın teknik bölümlerinden biri. Tecrübesiz olmamdan dolayı yalnız gittiğim için işaretleri kaybetme korkusu beni temkinli olmaya zorlamıştı. Ayrıca sanırım uykusuzluk da etkisini göstermeye başlamıştı. Çavuşin’de beni bekleyen Cevdet Coşkun’un ikmalimi hızlı yapması ve yönlendirmesi sonrasında yarışın son bölümüne biraz daha kuvvetli girebilmiştim.
2018 yarışının ilk yarısında Mehmet, Stefano ve Moritz. |
BREAKINGFIVE denemesinin gerçek bir
yarıştan farkı parkuru yalnız başına koşacak olman. Kağıt üzerinde bakınca bu
psikolojik anlamda seni zorlayacak bir faktör olabilir. Özellikle yarışın belli
bölümlerinde kendi tempona yakın birileriyle birlikte koşmak hissedilen eforu
azaltabilir. Öte yandan tek olduğun için tempoyu istediğin gibi ayarlama
şansına sahip olacaksın diye düşünüyorum. Kendini nasıl hissettiğine göre
istediğin yerde hızlanıp istediğin yerde biraz tempoyu düşürme şansın olacak ki
başkalarıyla yarışırken bunu yapmak kolay değil. Bu konuda zihinsel olarak
kendini nasıl hazırlıyorsun?
BREAKINGFIVE konsept olarak her ne kadar farklı olsa da bunun zorluk boyutunu
hiç düşünmedim. Yalnız olmak gerçek anlamda zorlayacak en önemli faktör, ne
arkadan gelen ne de önden giden olacak. Tamamen zaman ile yarışacağım. Fiziksel
anlamda tüm hazırlıkları yapabileceğim en iyi şekilde yapmaya gayret ediyorum.
Fakat zihinsel hazırlık boyutunu yarışı planlamaya alınca düşünüyorum. Onun
dışında sadece koşu tempom ve arazi üzerine yoğunlaşıyorum. Mümkün olduğunca zihinsel
olarak dinlenmemi sağlayacak kitap okumayı ve video izlemeyi tercih ediyorum. Rekabeti
yarıştan önceye taşırsam stresten zarar görebilirim.
Kapadokya
parkuruna hazırlanırken son birkaç ayda hızlı yol yarışlarını da hazırlık
olarak kullandın. Biraz hazırlık döneminden ve bu yarış sonuçlarından bahsedelim istersen.
Bu yıl sakatlığım ardından özellikle koşu formu ve koşarken ayak basışı üzerine
çalışma yaptım. Pandeminin olumsuz etkisini daha çok eksik gördüğüm alanları
(fazla kilo, koşu postürü, kuvvet gibi) telafi etmek için avantaja cevirdim ki
başarılı olduğuma inanıyorum. Eylül ayı itibariyle tekrar yarış
organizasyonlarının yapılmasıyla 6 Eylül’de İzmir Yarı Maratonu’nu 1:11:58
(genel klasman 7.) ile koştum. Aynı gün akşam saatlerinde Balıkesir İsmail
Akçay Koşusu’nda 12.5 km’lik parkuru 44:39'da (yaş grubunda 1.) tamamladım. Hazırlık
antrenmanı sürecinde mümkün olduğu kadar çok uzun mesafeler koşmaktan kaçındım.
Aynı gün iki yarış koşmak ultramaraton
için iyi bir antrenman olmuştur! Peki, 5-10 km’lik yol ve pist yarışlarından
60-70 km uzunluğundaki patika ultralarına kadar birçok mesafede deneyim sahibi
oldun. Her mesafenin kendine göre zorlukları olduğunu iyi biliyorum fakat
kendini hangi mesafelerde daha iyi ve güçlü hissediyorsun? Bir tercihin var mı?
Mesafe uzadıkça kişisel planlamalar devreye giriyor, rekabet uzun mesafeye ve süreye yayılıyor. 60 km’lik bir yarışta sıralamanın değişmesini etkileyen zaman ve mekan faktörleri yüksek. Kısa mesafeler genellikle rakibe göre koşulduğu için daha keskin ve sert bir acı çekiliyor. Uzun mesafelerin acısı biraz daha yumuşak ama uzun süreye yayılıyor. Bu yüzden uzun mesafelerde biraz daha rahat koştuğumu ve acıyı daha hafif yaşadığımı söyleyebilirim.
Salomon Cappadocia Ultra Trail |
Şu anda COVID-19 sebebiyle yarışlarda büyük bir belirsizlik olsa da önümüzdeki bir iki yıl içindeki hedeflerinden biraz bahseder misin? 5-10 yıl içinde koşuda gerçekleştirmek istediğin hedefler neler?
İlk etapta şu anda 810 olan ITRA puanımı 850 veya üstüne çıkartıp dünya genelinde başarı elde etmeyi amaçlıyorum. 5 yıl gibi bir süre içerisinde ise hedefim UTMB’de başarı kazanmak. Kendimi daha çok uluslararası arenada test etmek, büyük ve daha tecrübeli sporcularla yarışmak ve elimden gelirse kazanmak en büyük hedefim diyebilirim.
Son olarak, BREAKINGFIVE projesinde hangi Salomon modeli ile koşacağını söyler misin?
Kapadokya'da Salomon Sense Ride 3 ile koşacağım. Ayağımı kavrayışı, arazideki yol tutuşu ve bu mesafelerdeki performansı ile kendimi en iyi ve rahat hissettiğim ayakkabı.
Teşekkürler Mehmet. Bizler de Salomon Türkiye takımı olarak istasyonlarda sana destek veriyor olacağız. Patika şansı yanında olsun. Hafta sonu Kapadokya’da görüşmek üzere.
Bu güzel röportaj ve sorular için ben teşekkür ederim.
Not: 17 Ekim Cumartesi günü sabah 7'de başlayacak BREAKINGFIVE projesini Salomon Türkiye (salomontr) Instagram hesabından takip edebilirsiniz.
Cok guzel bir yazi olmus, tesekkurler.
YanıtlaSilGüzel insanlar . Keyifli ve sürükleyici bir yazı. Teşekkürler
YanıtlaSilGüzel insanlar . Keyifli ve sürükleyici bir yazı. Teşekkürler
YanıtlaSil
YanıtlaSilKaleminize sağlık keyifli bir yazı olmuş Mehmet kardeşimize başarılar diliyorum ve başaracağından eminim
Yolumuza ışık tutan size çok pahalıya malolan tecrübelerinizi bizlerle paylaştığınız için minnettarız analiz ve yorumlarınız takdiri ziyadesiyle hakediyor.Üstad Mehmet SOYTÜRK ve İftihar Kaynağımız Duayen Ultracı Aykut ÇELİKBAŞ beyefendiye en K❤LBİ şükranlarımı ifade etmek isterim.Her ikinize de yürekten başarılar dilerim.🏃♂️🇹🇷👏🙏🤴
YanıtlaSilYılın en büyük koşu olayı bu olacak! Takipteyizzzz! Başarılar Mehmet! 👊🤜⚡
YanıtlaSil