11 Ekim 2016 Salı

Spartathlon 2016 Yariş Raporu

"Şafaktan önce hava karanlıktır ama şafak asla başarısız olmaz. Şafağa güvenin." - Florence Scovel Shinn
"Kırılma Anı" olarak Türkçe'ye çevirebileceğimiz "The Moment of Truth" deyimi, dictionary.com'a göre kişinin karakterinin, cesaretinin ve yeteneklerinin en zorlu bir teste tabi tutulması anlamına gelir.

Gelişmiş toplumlarda her şey daha fazla konfor üzerine kurulduğu için birçoğumuz günlük hayatımızda bu anlarla çok ender karşılaşıyoruz. İş ultramaraton koşmaya gelince ise bu anlar daha sık görülüyor. Hemen her yarışta bırakmak veya devam etmek gibi zor kararların alınması gereken kritik anlar bulunuyor. Bence birçoğumuzun mantık sınırlarını zorlayan bu mesafeleri koşmamızın sebeplerinden biri, kendi içimizdeki şüphe ve güvensizliklerle yüzleşmek için bu anları kovalamak istememiz yüzünden. En azından benim için sebeplerden birinin bu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. 

İş Spartathlon'a yani sizi Atina'dan Sparta'ya kadar 246 kilometrelik mesafeyi çoğu zaman zorlu hava şartlarında 36 saatin altında koşmaya zorlayan bir yarışa geldiğinde, bu kırılma anları ile mutlaka birden fazla kez karşılaşıyorsunuz. Belki Pers ordusunun saldırısına karşı M. Ö. 490 yılında Sparta'lılardan yardım istemek için gönderilen Pheidippides kadar büyük baskı altında değilsiniz ama bu nereden bakarsanız bakın oldukça zorlu ve stresli bir görev. Hatta bütün bir senenin içinde ele aldığımda, yarışın tamamının bir kırılma anı olduğunu söyleyebilirim. 

Neden Spartathlon? Öncelikle bu her yönüyle büyük bir yarış ve bu sadece mesafe ile sınırlı değil. Bunu bilmek için yarışı kendinizin koşmuş olması da gerekmiyor. Daha önce koşmuş biriyle konuşur veya yarış raporunu okursanız, bu yarışın daha önce koşmuş hemen herkes için çok özel bir yarış olduğunu hemen anlayabilirsiniz. Benim için ise Spartathlon beni bir koşucu olarak en büyük teste tabi tutan yarış. Acımasız bir yarış olmasına rağmen aynı zamanda da adil. Herkese eşit davranan, kimin nereden geldiği ile veya daha önce kaç defa bitirdiği ile ilgilenmeyen, ileri süreceğiniz bahaneleri ise hiç dikkate almayan bir yarış. Spartathlon'u koşmaya başladığınızda 36 saat boyunca üzerinize spotlar çevriliyor ve saklanacak bir yer kalmıyor. Ardından da yarış size soluklanacak fırsat tanımadan bir dizi zor soru sormaya başlıyor. Evet, yarışa her yönüyle önceden hazırlanmış olmanız gerek ama ortaya çıkacak sonuç aslında bu sorulara her bir kırılma anında vereceğiniz cevaplara bağlı.  

Herkesin favori bir yarışı olduğu gibi benim favori yarışım şüphesiz ki Spartathlon. Yarışın tarihi, organizasyon yapısı, barındırdığı olimpik ruhu ve içindeki dostluklar sebeplerden bazıları ama biraz derine inince aslında çok daha fazlası var. Bu, beni çırılçıplak bırakıp, tüm zayıf yönlerimi, korkularımı ve endişelerimi ortaya çıkaran bir yarış. Ama bunlarla mücadele etmeye çalışmak beni daha güçlü ve daha kararlı bir koşucu ve insan olmaya zorluyor. Eğer bir an bile kendime olması gerekenden fazla güvenirsem parkurun bana haddimi bildireceğini biliyorum. Her katıldığımda, işin absürdlüğü ve diğer katılımcıların deneyimleri karşısında kendimin ne kadar önemsiz olduğunu görüyorum. Aslında bu benim için bütün bir yıl boyunca çeşitli fedakarlıklar yapmayı gerektiren bir yarış ama yarışı da bunun için seviyorum. Ve sanıyorum ki tüm bunlar beni daha iyi bir insan olmaya yönlendiriyor.

Spartathlon 2016 Race Report - The Moment of Truth

"It is dark before the dawn but the dawn never fails. Trust in the dawn." - Florence Scovel Shinn
According to dictionary.com, "the moment of truth" is described as the moment at which one's character, courage, skill, etc., is put to an extreme test.

In the civilized world, it's all about being more and more comfortable and we rarely face these moments in our regular lives. When it comes to ultrarunning, they are more common. There are critical moments in every race when you have to make a tough decision such as stopping or going on. I would argue that one of the reasons most of us do this crazy sport is to face those moments as we try to conquer our doubts and insecurities. I can certainly say that it's true in my case.

When it comes to Spartathlon, an iconic race that requires you to run 246 kilometers from Athens to Sparta in less than 36 hours and often under challenging weather conditions, you certainly face these moments more than a few times. You may not feel the exact same pressures like the Athenian messenger Pheidippides who was sent to Sparta in 490 BC to seek help against the Persian army but nonetheless it's a very demanding and stressful task. I'd even say that the race as a whole may be called as the moment of truth in any given year for an ultrarunner.

Why Spartathlon? For starters, it's the big stage. You don't necessarily have had to run it yourself to know this. If you've ever talked to someone who ran the race or read someone's report, you'll just know that this is an epic race which is very special for almost everyone who has participated in it. For me, it's the race that puts me to the ultimate test. Yes, the Spartathlon is tough and it's brutal but it's fair. It treats everyone equally, it doesn't care who you are, where you come from or how many times you ran it before. And it certainly doesn't care about your excuses because everyone has some and most of them are valid. It turns the spotlight on you for 36 hours straight and there's nowhere to hide. Then, it relentlessly asks you a series of tough questions. You need to be prepared for every aspect of the race beforehand but the final outcome is decided by how you respond to those questions in each of the specific moments of truth.

In the end everyone has their favorite race and for me it's simply the Spartathlon. Its unique history, spirit, camaraderie and friendship separate it from the rest but there's more. It's the race that strips me down to my core and reveals my weaknesses, fears, and insecurities like no other. And in the process of overcoming those obstacles, it forces me to become a stronger, grittier and more resilient runner. I know that if I ever make the mistake of feeling overly confident, it will put me in my place. I'm always humbled by the absurd difficulty of the challenge and the experience of other participants. This is a grueling race which requires a huge commitment every time you run it but that's why I love it. That's why we love it. I think all of these make me a better overall person in life.

2 Eylül 2016 Cuma

2016 PTL Yarış Raporu

Ağustos ayının son haftası Türkiye'den birçok koşucu arkadaşımızla birlikte UTMB yarışları için Fransa'nın Chamonix kasabasındaydık. Faruk Kar ve Utkuer Yaşar ile birlikte Salomon Türkiye takımı olarak UTMB'nin PTL parkuruna katılan ilk Türk takımı olduk. PTL parkurunun genel özelliklerini önceki yazımda bulabileceğiniz için tekrar etmek istemiyorum. Yaklaşık 42 saat parkurda kaldıktan sonra Champex Lac istasyonunda zor bir karar alarak yarışa veda ettik.

Yaklaşık 100 km'de 9500 metre tırmanıp bir o kadar da indiğimiz yarışta önemli deneyimler edindik. Sonuç ne olursa olsun kendinizi dürüstçe sorgulamanın önemine inanan biri olarak bu yazıda neden ve sonuçları analiz etmeye çalışacağım. Bunların yarışı tamamlayamamanın bahanesi olmadığının altını çizmek isterim. Bazıları kendi kontrolümüzde bazıları ise kontrol dışında çeşitli faktörler gelişti ve bunlara çözüm üretemeyince aldığımız risk katlanarak arttı. Sonuç olarak işimiz yarım kaldı.


17 Ağustos 2016 Çarşamba

UTMB-PTL 2016'ya Doğru

2016 UTMB yarışları Pazartesi sabahı başlayacak ve 1 hafta boyunca çeşitli parkurlardaki yarışlar ile devam edecek. Türkiye'den de bu sene çok geniş ölçekli bir katılım bulunuyor. Aşağıda önce yarışlar hakkında genel bir bilgi, ardından benim de katılacağım PTL parkuru hakkında bilgi bulabilirsiniz.

22 Ağustos Pazartesi günü PTL parkuru ile start alacak olan yarış serisinde, 24 Ağustos Çarşamba günü TDS, 25 Ağustos’da OCC ve 26 Ağustos’da ise CCC ve UTMB parkurları için start verilecek. Yarışların özelliklerini kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:

  • OCC (Orsieres – Champex – Chamonix) – 55km / +3300m
  • CCC (Courmayeur – Champex – Chamonix) – 101km / +6100m  
  • TDS  (Sur les Traces des Ducs de Savoie)  – 119km / +7250m 
  • UTMB (Ultra Trail du Mont Blanc) – 170km / +10,000m –
  • PTL (La Petite Trotte a Leon) – 295km / +26,500m (2 veya 3 kişilik takımlar)

28 Temmuz 2016 Perşembe

Erciyes Ultra Sky Trail Yarış Raporu

Erciyes Dağı 3917 metrelik zirvesi ile İç Anadolu Bölgesi'nin en yüksek dağı olma özelliğini taşıyor. Kayseri'nin 25 km güneybatısında bulunan dağ, sertleşmiş lav, tüf ve kül tabasından oluşan bir stratovolkan (dik yamaçlı, konik şekilli volkan) olarak sınıflandırılıyor. Bu bölgede düzenlenecek ilk ultramaraton organizasyonu olan Erciyes Ultra Sky Trail açıklandığından itibaren katılmayı düşündüğüm bir yarıştı. Hem Erciyes bölgesinde bir yarış koşmak istiyordum hem de Ağustos'da koşacağım UTMB-PTL öncesinde iyi bir hazırlık yarışı olacağını düşünmüştüm.

Yarışın organizasyonu Middle Earth Travel tarafından yapılıyor. Organizasyon ekibi ile daha önce başka bir vesileyle Kapadokya bölgesinde tanışma şansım olmuştu. Sağlam bir dağcılık ve trekking altyapıları olduğunu ve bu işe ciddiyetle yaklaştıklarını görmüştüm. Yıllardır bu bölgede trekking başta olmak üzere çeşitli turlar düzenledikleri için haliyle bölgeyi çok iyi biliyorlardı. Hatta organizasyon komitesinin başkanı Atıl Ulaş Cüce'nin Kayseri Yürüyüş Rotaları ve Keşif Rehberi isimli önemli bir kitabı da bulunuyor. Bölgeyi daha iyi tanımak isteyenler bu kitabı Kayseri İl Müdürlüğü'nden ücretsiz olarak alabilecekleri gibi, bu linkten de kitabın tamamını PDF olarak indirebilirler.

Bunlara ek olarak Atıl, ultramaratonlar hakkında tecrübe kazanmak için aralarında Kapadokya Ultra Trail, İznik Ultra ve Sapanca Ultra'nın da olduğu birçok yarışta gönüllü olarak görev aldı ve karşılaşabilecekleri sorunlar hakkında bilgi sahibi oldu. Ben bunun yarışın başarısında önemli bir etken olduğunu düşünüyorum.



23 Nisan 2016 Cumartesi

İznik Ultra 2016 Yarış Raporu

15 Nisan günü öğle saatlerinde Aytuğ'la beraber İznik'e yaklaşırken ertesi gün çevresini koşacağımız göle baktım ve önceki yılları düşündüm. 5. kez düzenlenen İznik Ultra'ya 5. kez katılmama saatler kalmıştı.

2012'teki 126 km'lik ilk yarıştan başlayarak öncesi, sonrası ve içinde yaşananlar ile her yarışın ayrı bir hikayesi vardı. Acaba bu sene neler yaşanacaktı? Bunun bilmek mümkün değildi çünkü ultramaratonların özelliği önceden tahmin edilmesi zor faktörler barındırması. Cevapları öğrenmek için 298 kilometrekarelik alana yayılan bu gölün etrafında bir kez daha dönmekten başka yol yoktu.

Fotoğraf: Salomon International Team Photographer Jordi Saragossa

11 Mart 2016 Cuma

Runatolia 2016 Yarış Raporu

Son hızlı maratonumu Runtalya 2013'de koşmuştum. Geri kalan zamanda çeşitli sebeplerden bir türlü fırsat olmadı. 2014 Antalya'dan bir ay önce ufak bir hamstring sakatlığım oldu ve yaz sonunda Spartathlon'a katılacağım için iyice geçmeden zorlamamayı seçtim. 2015 Antalya'dan birkaç ay önce ise kasık fıtığı operasyonu geçirmiştim ve koşma şansım yoktu. İstanbul Maratonu'na gelince... Hem 2014 hem de 2015'de Spartathlon'dan sadece 5-6 hafta sonra hızlı maraton koşmaya çalışmak akıl kârı değildi. Zaten o dönemler benim kendime dinlenme olarak ayırdığım zamanlardı.

Böylece bu yıla kadar geldik. Doğrusunu söylemek gerekirse son 1.5 ay kalana kadar aklımda Antalya'ya gitmek yoktu ama hikâyenin gerisi için biraz geriye gitmek gerek. 30 yıllık dostum Budak geçen seneye koşuya başladı. Aslında daha önce de haftada bir iki defa bantta 25-30 dk. koşuyordu ama ilk olarak geçen senenin başında onu dışarda koşmaya ikna edebildim. Böylece koşmaktan zevk almaya başladı, kademeli olarak mesafelerini uzattı ve Kasım ayında İstanbul Maratonu'nda 4:14 ile ilk maratonunu bitirdi. Hedefi sakatlanmadan tamamlamaktı ve bunda da başarılı oldu ama daha hızlı koşabileceğini biliyordum. Hem yeterince uzun koşu yapamamıştı hem de yarışın ikinci yarısında birçok kişinin ilk maratonunda yaşadığı zihinsel problemleri yaşamıştı.

Fotoğraf: Aydın Ön