20 Temmuz 2012 Cuma

Runfire Cappadocia 2012 Yarış Raporu

Bundan 2 ay önceye kadar, 1 hafta boyunca sırtında su dışında  her türlü besin maddesini, giyeceğini, uyku tulumunu, matını, kişisel bakım, ilk yardım ve güvenlik malzemesini taşıyarak 7 gün boyunca 240km koşmak ve akşamları çadırlarda yatmak beni cezbetmiyordu. Ben şahsen tek günlük ultraları, özellikle de 15-20 saat ve üzeri süren ultralardaki insanın kendisiyle olan mücadelesini daha çok seviyorum. 

Fakat 1.5 ay kadar önce Runfire Cappadocia’ya katılma düşüncesi karşıma çıkınca düşündüm. Bir şeyi yapmadan sevip sevmediğimi nereden bilebilirdim? Acaba sevmiyorum diye düşünmem bunu yapamayacağımdan çekindiğim için miydi? Ne de olsa insan bilmediği şeylerden hep çekinir. Öğrenmenin tek bir yolu vardı. 11 Haziran 2012 günü tetiği çekip yarışa katılma formunu gönderdim ve yarıştan önce kafamdaki düşünceleri özetleyen şu yazıyı yazdım. 

Aşağıdaki uzunca yazıda ise yarış boyunca yaşadıklarımın yanısıra, yarışa ilk defa katılacaklara naçizane tavsiyelerim ve organizasyon hakkındaki görüşlerim olacak. Bu yarışa hazırlanırken aynı organizasyon ekibinin iki yıldır başarıyla düzenlediği Likya Yolu Ultra Maratonu hakkında detaylı yarış raporları aradım ama maalesef bulamadım. Türkiye’deki ultra maratonların gelişmesindeki en önemli eksik bence yarış raporlarının yok denecek kadar az olması.


4 Temmuz 2012 Çarşamba

RunFire Cappadocia ve Veziri Kaybetmemek


Çocukken satranca oldukça çok ilgi duyardım. Yüksek konsantrasyon gerektiren ve sürekli birkaç hamle sonraki olasılıkları düşünmeye zorlayan bu oyunu bana öğreten babamla boş zamanlarımızda saatlerce karşılıklı oynardık. Acemilik dönemlerimde yaptığım en büyük hata, işler iyi giderken kendime fazla güvenerek konsantrasyonumu kaybetmek olurdu. Bu da çoğu zaman nasıl olduğunu anlamadan vezirimi kaybetmemle sonuçlanırdı.  

Satrançta veziri kaybettikten sonra oyunu kazanmak imkansız olmasa da son derece zordur. Bunun altından ancak çok iyi oyuncular kalkabilir ama onlar da zaten kolay kolay bu duruma düşmezler. Vezirin oyundaki en güçlü taş olması bir kenara, kaybedildiği anda yaşanan psikolojik çöküş belirleyici rol oynar. Eğer bu kayıp rakibin çok güçlü olması sonucu gelmişse kabul etmek daha kolaydır. Ama kendi hatanız ve dikkatsizliğiniz sonucu oluşmuşsa kabullenmek çok zor olur ve çöküş hızlanır.  Acemi oyuncular veziri kaybettiklerinde son ana kadar çırpınarak can verirler. Ustalar ise bir süre bütün olasılıkları gözden geçirdikten sonra rakibin elini sıkarak oyundan çekilirler.